Şimdi Balkan turları deyince insanın aklına nereler geliyor hadi beraberce sayalım desem; kesinlikle listede olacak şehirlerden birisidir Saraybosna. Bosna Hersek’in başkenti ve yaklaşık 750.000 kişilik nüfusuyla ülkenin en büyük şehri. Şehrin köklü tarihinde yalnızca Osmanlı değil pek çok kültürün izlerine rastlamak mümkün. Ama ovaya kurulmuş bir saray yüzünden Saray Ovası diye (Sarajevo) anıldığını biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum, biraz araştırdım buldum!
Biraz daha araştırınca (allam ne kadar araştırmacı bi çocuk) ilginç bir bilgi daha buldum. Saraybosna Avrupa’da ilk ve Dünya’da ise San Francisco’dan sonra ikinci olarak şehri baştan sona ören tam vardiya elektrikli tramvay ağına sahipmiş. Ve evet bu tramvaylara bindim. O zamanlar biraz sakallı bir haldeydim o yüzden mi bilmiyorum ama, arada sizi durdurup bilet kontrolü yapıyorlar. Daha doğrusu durak aralarında güvenlik görevlisi arkadaşlar trene binip, rastgele birini seçip (beni beni bihterini) biletiniz nerde bayım diye sorabiliyorlar. Ayrıca bu tramvayların üzerinde de Konya – Saraybosna yazıları var. Böyle dönen derviş sembolleri bile görüyorsunuz. Sanırım Konya’da kullanılmış ve oradan gönderilen vagonları kullanıyorlar. Çünkü şehirde dolaşırken başka bir yerde de İBB’nin otobüslerini görmüştüm.
Başçarşı (Bascarsija), arnavut kaldırımlı sokaklarıyla, camileriyle ve ciddi anlamda Türkiye’de gibi hissettiren kapalı çarşı tarzında dükkanları ile şehrin tam merkezinde bulunan, insanın gezdikçe gezesi gelen bir yer. Tam ortasında bir sebil var yine Osmanlı döneminden kalma. 15.yüzyılda o dönemin Bosna Sancak Beyi olan İsa Bey tarafından yaptırılmış bu çarşı. Fakat daha sonraki yıllarda Gazi Hüsrev Bey’in katkılarıyla büyümüş. O yüzden buradaki diğer önemli yapıları da yaptıran Gazi Hüsrev Bey’in ismini çok duyuyorsunuz. Hatta ona ait camiler, hanlar ve medreseler görebiliyorsunuz.
Gazi Hüsrev Bey Camii, külliye mantığındaki yapılardan birisi ve medresesi de bulunuyor. Avrupa’nın en eski kütüphanelerinden Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesi’nde başka farklı dillerde yazılmış 50.000 kitap ve arşiv belgelerinin bulunduğunu öğrenince insan daha da bir seviyor buraları. Gazi Hüsrev Bey Cami, Saraybosna’daki belki de en önemli Osmanlı eserlerinden biri. 1531 yılında (hemşehrim) Mimar Sinan’a yaptırılmış. Bosna Savaşı sırasında hasar almasına rağmen daha sonra 1996’te aslına uygun olarak restore edilmiş. Bu arada Bosna savaşı sırasında yıkılmış, hasar görmüş binaların neredeyse tamamı onarılmış, onarılamayacak olanların da yerine yenileri yapılmış.
İnanın insan gezmelere doyamıyor Saraybosna’yı. Özellikle en çok hoşunuza giden şey Türkçe tabelalar oluyor. İnsanlar sizinle Türkçe konuşuyor ve sokaklarda mutlu mesut koşturasınız geliyor! Saraybosna’da çok farklı dinsel ve etnik topluluklar yüzyıllardır bir arada yaşıyor. Ortodoks ve Katolik kiliseleri ile cami ve sinagog aynı bölgede, hatta yan yana duruyor. Hatta sırf bu yüzden Saraybosna “Avrupa’nın Kudüsü” olarak anılıyormuş.
Moriça Han var hemen caminin yanında. Burası da 1551’de yapılmış ve 1697’de çıkan yangın sonrasında yeniden restore edilmiş. Halen Gazi Hüsrev Bey Vakfı’na ait olan Moriça Han’da, benim en sevdiğim şey otantik kilim vb. eşyalar satan dükkânlar oldu. Şöyle bir meydanı, çarşıyı gezdikten sonra uğrayın derim.
Ama gezdikçe insan acıkıyor yani. Ben de aç ayı gezmez felsefesiyle yemek zamanının geldiğini fark ediyorum. Çarşıda birçok mekan var. Çoğu salaş ama menüsü zengin ve oldukça leziz yerel yemekler sunan esnaf lokantaları bulunuyor. Burek (Boşnak böreği) ve Cevapcici (Köfte) deneyebilirsiniz. Yağlanmış pide arasında sunulan cevapciciyi, Tarık Hodzic’in (Eski Galatasaylı) çarşıda bulunan “Galatasaray Sur” kebapçısında deneyin.
Zaten Galatasaray bayrağını görünce başka yerde yemek istemezsiniz. Ha ben kebap pek sevmem onun yerine ne öneriyorsun Levent derseniz; Burekdžinica (bildiğimiz Börekçi) olarak adlandırılan yerlerde, kıymalı, peynirli, patatesli ve ıspanaklı çeşitlerini bulacağınız börekler de gayet güzel ve lezzetli. Benim tercihim olan peynirli börek “sirnitsa”, ıspanaklı ve peynirli olanı “zelyenitsa”, patatesli olanı ise “krompirisu” olarak adlandırılıyor.
E biz sırf köfte ya da börek mi yiycez? Hani biz gurmeydik diyenler el kaldırsın! İşte sizin için de önerileri geliyor. Etli ev yemeklerini Bulabileceğiniz lokantalar var. Bunlara da Aşçinitsa demişler ve burada Begova (Bey) çorbası, Klepe (Boşnak usulü mantı) ve Tuffahiye (elma tatlısı) ile bir menü yapabilirsiniz.
Ya tamam da biz diyetteyiz bi salata kafi diyorsanız da meşhur balkan salatası olan Şopska da yiyin lütfen! Yanında yoğurt dedikleri ayrana göre koyu olan ama ayran gibi içilen içeceği de için, oldu mu size diyet menü? Ya ne kadan da düşünceliyim dimi?
Yemeğinin üzerine de artık bi çay, kahve keyfi yaparsınız di mi? Sunumu genelde tepside, bakır cezve, kulpsuz fincanlar, lokum ve su ile servis edilen Bosna Kahvesi de içildi mi? Ohh keyif bu işte.
Yemekten sonra da isterseniz alışveriş yapabilir, hediyeliklerin satıldığı çarşı dükkanlarını gezebilirsiniz. Metal eşyalar, mücevher ve hatta antikaların satıldığı mekânlarla dolu bir sürü sokak göreceksiniz. Eğer bana da hediyelik bişeyler alırsanız sizi daha çok severim. Hadi iyi gezmeler olsun genşşleee!! Ben mi yok yaa ben çok pis çalışıyorum bu aralar…