Sahil Yolu (Kennedy Caddesi) üzerinde, Sirkeci yönünden gidildiğinde Çatladıkapı’ya gelmeden hemen önceki kalıntılar Bizans imparatorlarının kullandığı ünlü Bukoleon Sarayı’ndan arta kalan kalıntılardır. Daha eski yıllarda Hürmüz (Hormisdas) adıyla anılan sarayın I. Justinianos döneminde (6. yy) Bukoleon ya da İustinianos Sarayı ismiyle anılır. . Kesin olmamakla birlikte M.S. 5. yy’da inşa edilen saray, Theophilos döneminde genişletilmiş ve denize bakan duvarlar eklenmiş. 11. yy’a yani Tekfur (Vlaherna) Sarayı inşaasına kadar da Bizans İmparatorları bu sarayı kullanmışlardır. Bugün görülen harabeler, saraydan ve saray limanından zaman içinde ilaveler ve değişiklikler yapılarak oluşmuş son halinden arta kalanlardır.
Bukoleon İsmi Nereden Gelir?
Bukoleon Sarayı, ismini bu sarayın önünde bulunan aslan ve boğa heykellerinden almıştır diye anlatılır. Bir aslanla, boğanın kavgasının tasvir edildiği heykellerden dolayı boğa (bous) ve aslan (leon) kelimelerinden saraya bu isim verilmiş. Küçük Ayasofya Kilisesi’ne oldukça yakındır ve o dönemde, kiliseye sarayın içinden geçiliyormuş. Görkemli Bukoleon Sarayı’nın önünde büyük ve etkileyici bir limanı varmış ve burada bulunan büyük mermer basamaklarla denize iniliyormuş. İmparatorlar denizden gelen konuklarını buradan, imparator iskelesinden karşılıyor, buradan gemilerine biniyor, soylu misafirlerini yine buradan uğurluyorlarmış.
Sarayın Tarihçesi
İlk yapıldığı dönem bilinmiyor olsa da M.S 5. yy olarak genel bir görüş oluşmuştur. Daha önceki yıllarda Büyük Konstantin döneminde (306-337) Sasanilerin prensi Hormisdas‘ın İstanbul’a sığınarak Hristiyanlığı kabul etmesi ve buraya İran’daki evine benzer bir ev yapmasıyla Bukoleon sarayının ilk yeri ve temelleri atılmış olur.
İmparator Leo (457-474) Bukleon sarayını kendi yeğeni olan Justinianos’a hediye ettiği ve onun da eşi Theodora ile bu sarayda yaşadığı bilindiği için Justinianos Sarayı olarak da ünlenmiştir. Justinianos (524-565) imparator olduktan sonra bu yapıyı kendi saray yapısına dahil edip büyütmüştür.
Latin İstilası (1204-1261) döneminde Haçlı komutanlar tarafından alındıktan sonra da saray olarak kullanıldı. Çünkü komutanlar da yine Bizans prensesleriyle evlenip soyluluk ünvanını ve krallığı devam ettirdiler. 1261 yılında Micheal Palaiologos şehri tekrar aldıktan sonra Tekfur (Vlaherna) Sarayı‘nı yaptırıp krallığın yerini değiştirmiştir.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet (II. Mehmed) şehri fethettiği zaman saray oldukça harap bir halde idi. Fetihten sonra burası bir yerleşim yeri oldu ve yine Osmanlı dönemi boyunca çeşitli yangınlar ve depremler nedeniyle sarayın büyük bir bölümü yıkıldı.
1800’lü yıllarda Rumeli demiryolu hattının yapımı sırasında ise bugünkü Sirkeci İstasyonu tarafındaki yapı yok edildi. İç kısımda kalan yerlerine demiryolu hattı yapıldı ve sadece denize bakan duvarları ayakta kaldı.
Bukoleon Saray Kalıntıları, Ahırkapı’dan hemen sonra, Küçük Ayasofya yakınında bulunuyor. Büyük bir kısmı da demiryolu yapımında yok edilmiş. Görkemli sütunlarının bir kısmı İstanbul Arkeoloji müzesindedir. Görünen pencereler ikinci katın pencereleridir, çünkü bu gün itibariyle birinci katın büyük kısmı toprakla örtülüdür..
Bukoleon Sarayı Restore Ediliyor
1610 yaşındaki Boukoleon Sarayı, adım adım İstanbul’un tarihi dokusu içindeki yerini almaya hazırlanıyor. İstanbul IV Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne sunulan Restorasyon Projesi’nin onayını müteakip, Bizans Sarayı’nın Restorasyonuna başlanacak.
Belediyeden yapılan açıklamaya göre, mülkiyeti İBB’ye ait sarayın restorasyonu için Fatih Belediyesi’ne muvafakat verildikten sonra belediye de İstanbul Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’nca sağlanan ödenek ile sarayın rölöve, restitüsyon, rekonstrüksiyon, inşaat, elektrik, makine projeleri ve çevre düzenleme projesini ihale etti.
1. Derece Arkeolojik Sit Alanı içinde kalan Boukoleon Sarayı’nın Rölöve Projeleri’nin hazırlanabilmesi için İstanbul 4 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü tarafından, Arkeoloji Müze Müdürlüğü denetiminde yüzey temizliğinin yapılabileceği kararı verilmesinin ardından yüzey temizliği çalışmaları gerçekleştirildi.
Bukoleon Sarayı, bugünlerde restorasyona alındı ancak akıbeti ne olur hala bilinmiyor. Bu saray İstanbul’da, binlerce yıl öncesindeki insanların hikaye edildiği mekanlardan sadece bir tanesi. Onlarcası etrafımızda ama bizler; bizden önce neler olmuş çok fazla ilgilenmiyoruz, bilmiyoruz. Okumak yerine duyduklarımıza inanmayı tercih ediyoruz. Hoşça kalın dostlar! Değerlerimizi koruyalım, yaşatalım!